-
1 cinsi münasebette bulunmak
gayîn -
2 münasebet
münasebet [ɑː] <- ti> Beziehung f (-le zu D); Zusammenhang m; Gelegenheit f, passende(r) Augenblick; Grund m;münasebet almak passen, geeignet sein;münasebet almaz es gehört sich nicht;-le münasebet kurmak Beziehungen anknüpfen (zu D);-le münasebete girmek in Beziehungen treten zu;bir münasebeti düşerse wenn sich eine Gelegenheit bietet …;münasebetiyle im Falle G; aufgrund G; anlässlich G;bu münasebetiyle bei dieser Gelegenheit; dabei, in diesem Zusammenhang;-le münasebette bulunmak Beziehungen unterhalten zu -
3 münasebet
(-ti)а1) связь, отноше́ния; обще́ниеmünasebette bulunmak — быть (нахо́диться) в каких-л. отноше́ниях
2) подходя́щий моме́нтmünasebet aramak — иска́ть удо́бного слу́чая
См. также в других словарях:
münasebette bulunmak — 1) ilişkisi olmak 2) ilişki kurmak 3) cinsel ilişkiyi gerçekleştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasebet — is., Ar. munāsebet 1) İlişik, ilişki, ilinti İzmir den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım. Atatürk 2) İki şey arasındaki uygunluk Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır. S. F. Abasıyanık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ÜLFET — Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.(İnsanları fikren dalâlete atan sebeblerden biri; ülfeti, ilim telâkki etmeleridir. Yâni me lufları olan şeyleri kendilerince mâlum… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük